5 Ocak 2009 Pazartesi

Yazılı Basın (53) ve Röportajlar (7)

YAZILI BASIN

26-27 mayıs 2012, Köln Toplantısı Haberleri




www.pressturk.com/dunya/.../koln’de-‘silahlar-sussun’-cagrisi.html

gundem.milliyet.com.tr/koln-de-silahlar-sussun.../default.htm?...











3 Nisan 2012, Parlamento Haber (DP)


31 Mart 2012, Gazetecitv, İntihalci Kılıçbeyli Haberi



26 Ağustos 2011, Turkishnews (Suriye)



27-28 Haziran 2011, Kıbrıs Toplantısı Haberleri



Nisan 2011, Dp Üsküdar





10 Aralık 2009, Saadet Partisi Kadın Kolları’ndan BBP’ye Ziyaret
saadetkadin.org/tag/gamze-gungormus-kona/


17 Kasım 2009, Sizden Size “Mustafa” Filmi ile İlgili Yazıma Dair Haber


2 Kasım 2009, Sizden Size (Nimet Çubukçu’ya Mektup Haberi)



16 Ekim 2008, Ekoayrıntı (Dış Politika)


7 Ekim 2008. Türkmeneli (Irak)






2 Eylül 2008, Apa News, Azerbaycan Röportajı



8 Ağustos 2008, İyi Bilgi Röportaj (Dış Politika)



7 Temmuz 2008, Karşı Haber, Teke Tek Programı Haberi



Şubat 2008, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Röportaj (Dış Politika)



2007, İyi Bilgi Röportaj (Dış Politika)




29 Kasım 2007, MPL TV Satranç Tahtası Programı Konuk




19 Kasım 2007, Haber5 (Dış Politika)





31 Ekim 2007, Aktifhaber (Dış Politika)



10 Ekim 2007, İyi Bilgi Röportaj (Dış Politika)



5 Mart 2007, USAK-Turkish Weekly (Dış Politika)



15 Ağustos 2006, İyi Bilgi Röportaj (Dış Politika)




19 Temmuz 2006, Yeni Şafak GYV Abant Toplantısı Haberi



20 Nisan 2006, Turku Unv. Siyasi Tarih Balkan 2000 Projesi Tanıtımı ve Makalem


Nisan 2006, Şalom Gazetesi 05-31 Mart 2006 İsrail Konferanslarımın Haberi


16 Eylül 2005, Radikal Gazetesi Batı’da Aydınlanma Doğu’da Batılılaşma Kitabımın Haberi


23 Temmuz 2004, Transoxiana 7, Doktora Tezime İlişkin İnceleme Yazısı


RÖPORTAJLAR: 


Röportaj-Zaman Gazetesi-18 Nisan 2003
"Dışişleri Bakanlığı Stratejik Simülasyon Merkezi Kurmalı", Zaman Gazetesi-18 Nisan 2003, s.6.


Röportaj-Cumhuriyet Gazetesi-30 Haziran 2004
"Türkiye Alternatifini Ortaya Koymalı", Cumhuriyet Gazetesi-30 Haziran 2004, s.6.

Röportaj-Gerçek Hayat Dergisi-24 Kasım 2006
"Irak İşgali 1972'de Planlandı", Gerçek Hayat Dergisi, ss.12-13.

Röportaj-Yeni Şafak Gazetesi-10 Ağustos 2008
"Kıbrıs'ı Konuşma Zamanı", Yeni Şafak Gazetesi, 10 Ağustos 2008, s.8.

Röportaj-Sabah Gazetesi-2 Ocak 2009
"Gazze'ye Müslüman Barış Gücü", Sabah Gazetesi, s.18.

Röportaj-Uiportal-Mayıs 2008 : “Irak’ın Geleceği ve Türkiye’ye Yansımaları”

Röportaj-İyi Bilgi-Kasım 2007 : "Manavgat Suyu Projesi"


Tam Metin Röportaj-Uiportal-Mayıs 2008 : "Iark'ın Geleceği ve Türkiye'ye Yansımaları"

“Irak’ın Geleceği ve Türkiye’ye Yansımaları” konulu röportaj kapsamında Sayın Yrd. Doç. Dr. Gamze Güngörmüş KONA’ya yöneltilen sorular:

1. Irak’ın geleceğine projeksiyon tutmak için, sanırım öncelikle geçmişini, tarihi arka planını irdelemek gerekir. Sizce, Irak’ın yakın tarihine baktığımızda, bugün içersinde bulunduğu durumla geçmişi arasında ne gibi bağlantılar saptanabilir? (Muzaffer)
En önemli bağlantı; Şiiler - Sünniler ve Kürtler arasında süre gelen çatışma olsa gerek. Saddam döneminde nüfus bakımından azınlık sayılan snniler çoğunluk arz eden şiileri yıllarca yönetti, Kürtlerin ise yok edilmesi için uğraş verildi. Şimdi merkezi güç ortadan kalkınca her bir grup tek başına var olabileceğini farkedince tarihin acısını çıkarmaya başladı. Şu anda Şii gurupların Sünnilere, Krtlerin ise hem sünnilere hem de şiilere yönelik tavrı ancak bu şekilde açıklanabilir.
2. 4 asra yakın Osmanlı hükümranlığında, Osmanlı toprağı olarak hayat sürmüş olan Irak, I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz kontrolüne geçmiş ve ne olduysa o tarihten sonra olmuştur. Dolayısıyla bu tarihi, günümüze kadar süren istikrarsız yönetim ve müdahalelerin kaynağı kabul edersek, günümüz Irak sorununun temellerini bu anlamda I. Dünya Savaşı sonrasında aramak mümkün ise de tek neden sayılabilir mi? (mediator)
Hayır, sayılamaz. Irak’ın bugünkü yapılanmasında İngiliz yönetimi haricinde daha pek çok neden sayılabilir. Demokratik olmayan siyasi yapı, aşiretlerin hakim olduğu siyasi ve askeri yapı, liderlerin anti-demokratik tavrı, dışarıdan çok iyi gibi görünen ve bilinen fakat liderlerin oyuncağı haline dönşen Baas ideolojisi ve rejimi-iktidarı, sınıflar arasında kapatılamayacak derecelere ulaşmış olan ekonomik fark, petrol gelirlerinin hep ayrıcalıklı sınıflar lehine kullanımı, Sünni gurupların ayrıcalıklı siyasal, ekonomik ve sosyal konumu toplumda bu güne dek ciddi bir birikim yapmıştır. Bu tür toplumlar patlamak için uygun yer, mekan ve zaman kollarlar. ABD’nin mdahalesi bu guruplar için hem uygun yer hem de uygun zaman yaratmış, güç boşluğu dini, toplumsal ve siyasi patlamayı beraberinde getirmiştir.
3. Amerika’nın Irak’a müdahalesinde bilinen sebepler dışında başkaca sebepleri nasıl açıklar mısınız? (Sami Çom)
Biz hep petrol diye tutturduk. Oysa orta asya ve kafkasya’nın 91 yılında bağımsızlığına kavuşmasından itibaren bu iki coğrafyada beliren petrol ve doğal gaz zengini bazı devletlerin siyasi, ekonomik ve sosyal açılardan orta doğu coğrafyasında yer alan devletlere ne denli büyük oranda benzediğini, bu iki coğrafyanın abd’nin gelecekte avrasya hakimiyeti hesapları bağlamında ne denli büyk bir önem arz ettiğini, “hilal” i andıran bu iki coğrafyanın birleştirilmesinin abd’nin dünya imparatorluğunu kurmasını ne denli büyk bir ölçüde yardım edeceğini farkına varamadık. Abd bu iki coğrafyayı birleştirme planlarına ırak2tan başladı çünkü saddam gibi bir liderin üstesinden gelebilen abd diğer orta doğu devletleri için bir korku sembol olacak ve böylece abd’nin saddam operasyonu sonrası orta doğu’yu yönlendirmesi daha kolay olacaktı.
4. ABD Irak’ı işgalinin 5. yılı içinde ve hala bölgeden çekilmeye niyetli görünmüyor. Bu kadar senedir bölgede kalışını Irak’ta başarısız olunması halinde İran’ın bölgede uzun vadede artan bir nüfuza ulaşacağı ve Irak’ın güneyinde başat aktör olacağı korkusuyla açıklamak yeterli olur mu? Ayrıca ABD’nin Irak müdahalesini G.W. Bush döneminin dış politika anlayışı ile sınırlamak doğru mudur? (Kemal)
Abd gücünü ispatlamadan ırak’tan çıkmaz çünkü ırak bir örneklemdir, ırak’ta başarısız olacak bir abd’nin diğer orta doğu devletlerinde işi zorlaşacaktır (rusya’nen çeçenistan takıntısı gibi). Bu nedenle, sadece olay iran zerinden de açıklanamaz. Suriye, lübnan, BAE ve suudi arabistan unutulmamalıdır. Irak abd için diğer orta doğu devletleri karşısında bi gösteri alanıdır. Bir matador bir boğaya yenilirse, diğer boğaların işini kolaylaştırır ye da hırsını alamaz ve “yenilen pehlivan güreşe doymaz” kıvamına gelir, işte orta doğu coğrafyası kapsamında abd’nin oyunu bundan ibaret.
Ayrıca, hiçbir abd yönetimi kendi algılamasına göre bir abd dışpolitik tavrı benimseyemez, abd’nin prensip haline getirilmiş bir dış politika tutumu vardır, bu tutum yönetimlere göre şekillenmez ye da şekil değiştiremez. Abd liberal ekonomisine yeni pzarlar sağlayacak devletler gereksinim duymaktadır, orta doğu’da bu pazarlara sahip devletler yaratabilmek için abd karşıtı iktidarlar düşürülmeli, abd karşıtı rejimler değiştirilmeli ve abd’nin yönetebileceği rejim ve iktidarlar getirilmeliydi. Bütün olay dünya hakimiyeti kurmak isteyen abd2nin bu gücü ekonomik yollardan ele geçirme politikasının bir sonucudur. Bu nedenle, bu politika bush ile sınırlandırılamaz.
5. Irak’a fiili müdahalede bulunan ABD’nin dışında Rusya ve Çin gibi iki önemli güç de Türkiye’nin hassasiyet gösterdiği Kuzey Irak Bölgesine ilgi duyan, bölge ile ilişkiler tesis eden ülkeler arasındadır. Bu ilgi boyutu Kuzey Irak kadar Türkiye’yi de yakından etkilemektedir. Bölge içi aktörler ve bölge dışı güçleri de hesaba katarak, çıkarların çatıştığı bu bölgede Türkiye nasıl bir dış politik tavır belirlemelidir? (Kemal)
Kuzey ırak özelinde türkiye’nin dış politik tavrı; bağımsız bir kürt devletinin kurulmasını engellemek, kuzey ırak’taki iki parti liderinin pkk unsuruna vermekte oldukları desteği ortadan kaldırmak, ırak merkezi yönetiminin kuzey ırak’a siyasi ve ekonomik ayrıcalık uygulamasını engellemek, musul ve kerkük’te türkmen varlığını güçlendirmek olmalıdır. Ayrıca diğer devletlerin çin ve rf gibi kuzey ırak’taki gelişmeler karşısında aldıkları tavrın türkiye’nin bu bölgeye ilişkin politikasına pek faydalı olabileceğini düşünmüyorum çünkü kuzey ırak politikaları bağlamında sesini yükselten her devlet kendi çıkarlarının maksimizasyonu için sesini yükseltmektedir. Yoksa türkiye’nin hassasiyeti falan kimsenin umurunda değildir.
6. Ortadoğu’daki pek çok devlet gibi Irak da emperyalist güçler tarafından, etnik, dini/mezhepsel ve demografik yapısı göz önüne alınmadan, tamamen suni sınırlarla oluşturulmuş bir devlettir. Ancak böyle bir devlet en fazla 60-70 yıl kadar ayakta kalabildi. Şimdilerde ciddi bir etnik ve mezhep ayrılığına düşmüş bir Irak, önümüzdeki zaman içersinde varlığını tek devlet olarak devam ettirebilir mi? Yoksa kuzeyini Türkiye’nin, ortasını Suriye’nin ve güneyini İran’ın egemenliğine girecek bir yapı ile parçalanması sizce olası mı? (Cemalettin)
Okunduğu şekilde algılandığında gayet olası ancak abd’nin bu tabloyu nasıl okuyacağı bizim okuduğumuz tablodan ne anladığımızdan daha önemli. 5 yıldır ırak’a bu kadar yatırım yapan, mal ve can kaybeden, güç gösterisinde bulunan abd ortayı suriye’ye, kuzeyi türkiye’ye, güneyi iran’a yar eder mi açıkçası pek zannetmiyorum. Kanımca, merkezde bir kukla yönetim yapılandırması, kuzey’de bağımsız değil ama özerk bir kürt bölgesi oluşturması, güneyi ise iran etkisini uzaklaştırabilmek için şiilerden tamamen arındırması en kuvvetle muhtemel ihtimal gibi.
7. Bölgedeki diğer ülkelere nazaran daha demokratik bir yapı içeren İran ve Türkiye (buradaki demokratik yapıyla kastedilen, yöneticilerin seçimle iktidara gelmesidir), ABD ve Batı tarafından parçalanan Irak örneğinden ders alarak, askeri düzeyde işbirliğine gidebilir mi? (Yusuf Kenan)
İran orta doğu’da türkiye için çok önceden değerlendirilmeye başlanması gereken bir devletti. abd’nin yapay bir “islam devrim transferi” pompalaması ile türkiye iran2dan soğutuldu ve abd’nin kucağına atıldı. Orta doğu bağlamında benzer hassasiyetleri taşıyan türkiye ve iran askeri alanda değil ama siyasi ve ekonomik alanlarda işbirliğine rahatlıkla gidebilir. Askeri düzeyde işbirliğine gitmek türk askeri elitinin sahip olduğu duyarlılıklar ve iran’ın bazı yapısal özellikleri dikkate alındığında pek mümkün gözükmemektedir.
8. Bilindiği ve sıklıkla dile getirildiği gibi Türkiye, Ortadoğu’yu Batıya açan menteşe görevi icra etmektedir. AB üyelik süreci müzakere aşamasına gelmiş bir ülke olan Türkiye’ye, Irak’ın gelecekteki belirsizliği ne yönde tesir edecektir? (Muzaffer)
Bildiğimiz gibi ab siyasi açıdan sorunlu bir türkiye’yi bünyesine katmak istemiyor. Bu nedenle, eğer kuzey ırak’ta bağımsız bir kürt devleti kurulur, toprak tecavüzleri başlar ve böylece fiili bir çatışma ortamı doğarsa ab için türkiye kıbrıs’tan sonra bir siyasi soruna daha sahip olmuş olur bu da pek türkiye’nin lehine bir durum olmaz.
9. Irak, dış güçlerden bağımsız, kendi içinden bir lider çıkartabilir mi? Yani kısaca bağımsız bir Irak gerçekten mümkün mü? (Nicolae)
Mümkün değil, anayasa yapım sürecinde dahi abd ve ingiliz kökenli hukukçular devreye girdi, değil ki bağımsız ırak kendi bağımsız liderini çıkarabilsin. Abd’nin uzaktan yönetip, kontrol edebileceği kukla bir yönetim ve göstermelik bir lider, pek çok yerde yaptığı gibi…
10. Türkiye’nin Kuzey Irak operasyonu, sonrasında Kerkük ve Musul için bir adım olarak değerlendirilebilir mi? (Yusuf Biçer)
Zannetmiyorum, musul ve kerkük’ü türkiye’ye ne abd ne de abd2den güç alan kuzey ırak ve israil yar etmez. Türk askeri kanadının da bu türden bir hedefi olduğunu düşünmüyorum, burada temel amaç, kürtlerin pkk’ye vermekte oldukları siyasi ve ekonomik desteği ortadan kaldırmak ve kuzey ırak bölgesinin pkk2dan temizlenmesini sağlamaktır.
11. Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü ve siyasi istikrarını istemesindeki nedenler neler olabilir?(Nevzat)
Bu isteğin nedeni temelde kuzey ırak faktörüyle açıklanabilir. Toprak bütünlüğünü korumayı başarmış bir ırak kapsamında kuzey ırak’taki kürt guruplar ve pkk destekçileri bağımsızlık hayallerine son verecekler, kuzey ırak güney doğu için siyasi bir çekim merkezi olmaktan çıkacaktır. bu da türkiye2nin siyasi istikrarını zedeleyen çok önemli bir unsurun devreden otomatik olarak çıkması anlamına gelecektir.
12. Demokratik bir Irak’la gelecekte olacak ilişkilerin, Saddam Hüseyin Irak’ıyla farkları ne olur? Türkiye Demokratik bir Irak’la ilişkiye ilk hangi alanlarda başlamalıdır? (Nevzat)
Demokratik rejimlerin tüm orta doğu’da nitelik olarak artması ve nicelik olarak gelişmesi demokratik türkiye’nin orta doğu bağlamında siyasi alanda rahatlaması anlamına gelecektir. Otoriter, totaliter, aşiret kültürüne sahip bir anti-demokratik liderle olan türkiye’nin ilişki çerçevesi belirlidir,oysa bunların tam tersi olan bir liderle türkiye’nin ilişki çerçevesi ve yoğunluğu da bellidir. İlişkinin kurulması gereken ilk alan siyasi daha sonra ise ekonomik olmalıdır.
13. Türkiye’nin yeni Irak’la ilişkilerinde diğer ülkelere göre avantajları ve dezavantajları nelerdir? (Nevzat)
Hep dezavantajlı olacaktır. Çünkü türkiye bugüne dek hep batının kurumları ve devletleri ile ilişkiyi bir orta doğulu devletle ilişki kurmaktan önde tutmuştur, ayrıca orta doğu coğrafasında pek çok devlette olduğu gibi ırak2ta da türkiye’ye ilişkin bazı tarihi ön yargılar ve olumsuz hisler vardır.
14. ABD’nin Irak’a müdahalesi için şartların oluşturulmasında, müdahalenin gerçekleştirilmesinde, gelinen noktada ve işgalin devamıyla ilgili süreçte İsrail’in rolü nedir? (Yusuf)
Orta doğu’daki israil küçük abd, o çok uzak coğrafyadaki abd ise büyük israil’dir. İsrail’in orta doğu’da abd politikalarına hizmet etmesi kadar doğal bir şey yoktur. Ayrıca kürt yahudilerin varlığı ve barzani’nin kökenine ilişkin olarak dolaşan “şehir efsanesi” de dikkate alındığında israil’in bu gelişmedeki etkinliği iyice pekişebilir. Bir de tabi orta doğu coğrafyasında siyasi ve ekonomik yalnızlığıyla meşhur israil’in ırak2taki kürt unsuru iktidara taşıtarak yeni bir müttefik edinme hayalini de gözden ve zihinlerden uzak tutmamak gerek.
15. Kuzey Irak'ta Arap olmayan bir unsurun devletleşmesinin, çevresi Arap ülkeleriyle sarılmış ve sıkışmış bir İsrail için önemi nedir? Böyle bir oluşuma İsrail desteği ne seviyededir. (Abdullah Bayrak) : 14. sorunun kapsamıyla aynı
16. Kuzey Irak'ın ve Türkiye'nin doğusunun federal bir çatı altında birleşmesi ve Türkiye’ye bağlanması şeklinde teoriler var. Bunun gerçekleşme olasılığı nedir? (Abdullah Bayrak)
Federal yapılar son dönemde demokratik yönetimler kapsamında dillendirilen ve bir devlet içinde farklı etnik gurupların iyi yönetimi ve yönetişimi için siyasi birer çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Fakat federel yönetim modellemesinin daha çok 91 yılı sonrasında bağımsızlığını ilan eden ve bir arada yaşaması mümkün olmayan farklı ve uzlaşamayan etnik grupları barındıran devletlerin yönetimine birer çözüm olarak kullanılmakta olduğu unutulmamalıdır. Yönetim sorunu olmayan, farklı etnik grupların bir arada yaşamaları gayet mümkün olan türkiye cumhuriyeti kapsamında bunun bir çözüm olarak sunulmasının pratik bir yönünün olmadığını düşünüyorum. Ne türkiye’nin doğusunun kuzey ırak2la birleşmesi ne de kuzey ırak’ın türkiye2nin doğusuna bağlanması mümkün görünmemektedir. Teori ve pratik çok ayrı şeylerdir. Böyle olmasaydı, “mektepli ile alaylı” ve “teori ile pratik birbirine benzemez” gibi deyimler dillerimize pelesenk olmazdı.
17. Bazı kesimlerce, Türkiye’nin yumuşak karnı Kuzey Irak’ta oluşturulması planlanan Kürt devletinin, aslında Siyonist İsrail’e hizmet edeceği söyleniyor. Hatta bu devletin bir ‘Yahudi Kürt Devleti’ olacağı dillendiriliyor. Barzani aşiretinin Yahudi kökenli olması ve halihazırda da Kürt bölgesel yönetiminin Barzaniler tarafından idare edilmesi bu tezi ne derece kuvvetlendirir? (Ayşenur)
Barzani aşiretinin yahudi kökenli olması ve bölgesel kürt yönetiminin barzani tarafından idare edilmesi sadece planın küçük bir kısmını açıklayabilir. İsrail2in yeni bir müttefik edinecek olması böylece orta doğu2da diğer arap ülkeleri karşısında daha güçlü olacak olması, daha güçlü bir israil’in orta doğu2da abd çıkarlarına daha iyi hizmet edecek olması, iran2ı kuzey ırak2taki bağımsız kürt devleti üzerinden kontrol altında tutabilecek olması, böylelikle filistin davasında elini daha güçlendirecek olması diğer faktörler olarak açıklanabilir.
18. Bugün ülkedeki durum, Irak’ın bir iç sorunu olmaktan çıkmış, bölgenin komşusu olan Türkiye, İran ve Suriye’nin, ama aynı zamanda bölgedeki gelişmelerden çıkarı olan dünya politikasının güçlü devletlerinin de ilgi alanı haline gelmiştir. Devletlerin çıkar hesapları çatışırken ve denklemin bilinmeyenleri bu kadar çok iken, Irak’ın üniter ya da federatif devlet formunda geleceğini tesis etmesi ne derece mümkündür? (Hasan)
Sovyetler de 91 yılında dağıldığında her bir devlet kendiçıkarını gerçekleştirmek üzere gelmişti orta asya ve kafkasya coğrafyasına fakat bir süre sonra büyük çıkar hayallerine sahip olan küçük ya da orta büyüklükteki devletler çekilmek zorunda kaldılar çünkü bu coğrafya büyük devletlerin çıkarlarını gerçekleştirmek için bir arenaya dönüştü . bu bölgelerdeki siyasi ve ekonomik politikalar çok kısa bir süre sonra bu büyük devletlerin arzuladıkları biçimlerde gelişme gösterdi. Bu durum ırak2ta da aynı şekilde yaşanacaktır. ilk başlarda aç kurtlar gibi bu bölgeye üşüşülecek fakat kısa bir zaman sonra “en uygun ayakta kalacaktır”
19. ABD’nin Irak’taki istikrasızlaştırma sürecini oluşturduğu ve yönettiği yönündeki düşünceye katılıyor musunuz? Bölgedeki devletlerin (Türkiye, İsrail, İran, Suriye) kendi menfaatleri açısından bu istikrarsızlığa katkıları var mıdır? (Esra)
Evet, abd ırak2taki istikrarsızlaşma sürecini başlatmış ve bu süreci ırak halkı aleyhine yönetmiştir. İsrail2in kürtler üzerinden, iran’ın şiiler üzerinden ve suriye’nin orta bölge üzerinden kendi menfaatleri açısından istikrarsızlaşma sürecine dolaylı da olsa katkıları vardır.
20. ABD’nin Kuzey Irak’taki PKK hedefleri konusunda Türkiye’ye istihbarat desteği sağlamasında, İran ile Türkiye arasındaki PKK merkezli yakınlaşmanın bir etkisi var mıdır? (Fahrettin)
Evet, iran ile türkiye arasında pkk merkezli yaklaşım abd’nin türkiye’ye yönelik tavrını olumlu yönde etkilemiştir. Fakat olayın bir diğer boyutu da türk askeri ve siyasi bürokrasisinin türkiye’nin kuzey ırak’taki sorunlarını kendi başına belirleyeceği, bağımsız politikalarla halletmesini engellemek, türkiye’ye yardım ederek (ye da eder gibi görünerek) kuzey ırak bağlamında bağımsız değil, ortak politikalar geliştirilmesini sağlamaktır. Tamamen kontrolden çıkmış bir türk kuzey ırak politikası, yarı denetlenebilir olandan her zaman çok daha tehlikelidir.bu nedenle, türkiye’ye istihbari destek veriliştir. Böylelikle türkiye hem iran’ın kucağına itilmeyecek hem de abd2den tam anlamıyla uzaklaştırılmayacaktı
21. Yine bu bağlamda sizce, Türkiye’nin İran ile yapacağı doğalgaz anlaşması konusunun artık ağırdan alınmasında, ABD’nin sağladığı istihbarat desteğinin ve ABD ile olan ilişkilerin nispeten iyileşmesinin ne kadar etkisi vardır? (Fahrettin)
Azımsanmayacak bir etkiye sahiptir.

Sayın Hocam, Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için, Uiportal olarak teşekkür eder, akademik hayatınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla,
Uiportal Site Yönetimi adına
Muzaffer Akdoğan

Tam Metin Röportaj-İyi Bilgi-Kasım 2007 : "Manavgat Suyu Projesi" 

Türkiye’nin İsrail’e Manavgat suyunu satma projesi geçtiğimiz yılların en önemli tartışma konularından birisiydi. Proje bitince tartışma da sona erdi. Ancak kimse “neden” diye sormadı. İyibilgi hariç… iyibilgi’nin sorularını (Yrd.) Doç. Dr. Gamze Güngörmüş Kona yanıtladı…

Su ve savaş sözcükleri küresel ısınma yer küreyi esir aldıkça daha sık yan yana gelir oldu. Genelkurmay Başkanlığı’nın tehdit değerlendirmelerinde yer verdiği “Küresel ısınma” örneğin bu kez de Genelkurmay Başkanlığı’nın yayımladığı Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde ele alındı. Dergide 2025 yılında, dünya üzerinde yaklaşık 5 milyar insan temiz su sıkıntısı çekeceği, Türkiye bölgenin en zengin temiz su kaynaklarına sahip olduğu için su sıkıntısı çeken İsrail, Irak ve Suriye gibi ülkelerin ülkemiz için tehdit oluşturabileceğinin altı çizildi.

Ortadoğu, Türkiye ve su dendiğinde son yıllarda en çok hatırlanan şey İsrail’a Manavgat suyunun satılması projesiydi. Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz gibi yöneticilerin destek verdiği proje kapsamında 200 milyon dolarlık yatırım yapılan Manavgat'tan su almak isteyen tek ülke olan İsrail'le 1999'dan itibaren pazarlıklar yapılıyordu. Ancak 30 Ocak 2006 tarihinde Türkiye-İsrail Ortak Su Grubu toplantısında, proje bir kez daha görüşüldü ve ortak kararla projenin iptali benimsendi. Neden?

Bu sorunun yanıtını almak için (Yrd.) Doç. Dr. Gamze Güngörmüş Kona’ya ulaştık. İşte aldığımız yanıtlar…

Manavgat suyunun İsrail’e satılmasından neden vazgeçildi?

Manavgat suyundan İsrail’in ikinci bir projesinin Mısır’la devreye girmesi ve Mısır’la devreye girecek bu projenin siyasi ve ekonomik açıdan İsrail’e daha büyük çıkar sağlayacağı için Manavgat projesi iptal edilmiş ve İsrail Mısır ile su projesi imzalamıştır. İkincisi 1994 yılında GAP projesinden mümkün olduğunca fazla imkan sağlamak adına İsrail yetkilileri dış işleri bakanlığına ve tarım ve köy işleri bakanlığına, GAP projesinden, GAP’ın hakim olduğu alanlardaki sulamadan, oralara yeni fabrikalar yapmak için ciddi teklif getirdiler. Organik tarım yapmak için fabrika yapmak istiyorlardı. Bunların bir kısmının il bölge yönetimi tarafından kabul edildiğini, diğer kısımlarının ise milli menfaat açısından uygun görülmediğini biliyorum. İsteklerin karşılanmayan bölümü İsrail’i huzursuz etti. Bu nedenle bu kadar büyük para yatırılan GAP projesi rafa kaldırılmak durumunda kalındı.

Ne kadar yatırım yapılmıştı?

İsrail’in bu proje doğrultusunda aynı zaman diliminde harekete geçirmeyi planladığı yatırımların çok yüksek olduğu söyleniyor. Net bir rakam yok. Şu an için uykuya yatırmış görünüyorlar projeyi. Ancak vazgeçmeyecekler. Su olduğu yerde İsrail’in vazgeçmesi söz konusu değdir. Suyun olduğu her yer İsrail için kıymetlidir. Nil havzası ve Fırat vazgeçilmezdir. Bu Tevrat’ta da geçer. İşin dini yönü de var yani. Komşuları, su olduğu için İsrail için kıymetlidir. En yoğun ilişki kurması gereken üç ülke var İsrail’in: Mısır, Ürdün ve Türkiye. Hindistan’da gidip farklı bir faaliyette bulunur, farklı ilişkiler kurar ama Ortadoğu’da bu üç ülke vazgeçilmezdir İsrail için.

Geçtiğimiz günlerde TSK dergisinde su için savaşabileceğimiz yazılmıştı…

Ortadoğu’da su savaşı çıkacaksa İsrail Türkiye’yi yanına almak için elinden geleni yapar. Ortadoğu’da su savaşı olacaksa eğer iki blok oluşabilir: Bir yanda İsrail ve Türkiye, diğer yanda İran, Irak ve Suriye. İsrail’e uzaktan destek verenler ise Ürdün ve Mısır olacaktır.

Nasıl bir savaş olacak bu?

Hegemon güçlerin etkisinden bağımsız olarak çıkarsa bu savaş, konvansiyonel, simetrik ve tehdit algılamalarının ne boyutta olduğunu (öngörebileceğimiz) bileceğimiz bir savaş olmayacaktır. Su savaşı olacaktır. Su Ortadoğu’da çoktur. Yani su az olduğu için savaş çıkmayacak. Siyasi uzlaşmazlıklardan dolayı su üzerinden çıkabilir savaş. Paylaşılamama sorunu var su olsa da…

Konvansiyonel ve simetrik olmayacak diyorsunuz. Ne demek bu?

Sınırı aşan suların paylaşımından doğacak uyuşmazlıkların hallinin ancak çatışma yoluyla halledildiği bir durum bu. Özal döneminde; Türkiye’den çıkan suların barışçıl yollarla, adil dağıtımını içeren ancak bu uygulama karşılığında siyasal sorunların da hallini de şart koşan barış suyu projesi işlerlik kazanamadığı için Manavgat devreye sokulmuştur. Ancak o da yürümedi.

Tüm bu açıklamalardan sonra Orta Doğu bölgesinin su bağlamında geleceğini nasıl görüyorsunuz.?

Yakın bir gelecekte birbirlerini klasik savaş yöntemleriyle, nükleer güç kullanarak ya da destekçisi bir hegemon gücü yanına alarak yok etmeyi ya da en azından siyaseten ve ekonomik açılardan zayıflatmayı göze alamayan çatışan bazı Orta Doğu devletleri suyu bahane ederek ve suyu kullanarak bölge genelinde istediğine ulaşmaya teşebbüs edecektir. Bu gelişme ise Orta Doğu genelinde yaşanacak derin ve çok boyutlu çatışmaların ateşleyicisi olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder