27 Ağustos 2007 Pazartesi

Türkiye Üzerine Senaryolar

M5 Savunma ve Strateji Dergisi, Sayı 102, ss.29-30, Kasım 2001.

Gamze Güngörmüş Kona


YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ VE TÜRKİYE ÜZERİNE SENARYOLAR


Hemen herkesin bu ara sıkça telaffuz ettiği gibi 11 Eylül 2001 tarihi yeni bir siyasi ve iktisadi dönemin başlangıcı oldu. Biz bu yazımızda Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanmasını takiben ciddi bir değişim geçirmekte olan siyasi, iktisadi ve askeri politikaların gelecekte ne türden yeni kutuplaşmalara ya da işbirliklerine yol açarak, nasıl bir dünya düzenini ya da düzensizliğini hazırlayacağını analiz etmeyi değil Türkiye’nin adı geçen bu yeni dünya düzeni ya da düzensizliğinin tesis edilişinin ardından uyguladığı politikalar neticesinde karşılaşabileceği olumlu ve olumsuz senaryoların neler olabileceğini göstermeyi amaçlamaktayız. Öncelikle olumlu senaryoları sıralayacağız.

Olumlu Senaryolar

1. Türkiye ve Terör Örgütleri:

11 Eylül saldırısını takiben bölgesel ya da uluslar arası terörist faaliyetlere Birleşmiş Milletler, Nato ve AB nezninde bu güne dek ilk kez bu denli net ve katı yaptırımlar uygulanması kararı alınmıştır. Türkiye teröre karşı dünya çapındaki ilk en sert ve kararlı politikaları fırsat bilip sadece PKK ve Hizbullah terör örgütlerinin sorumluları, bu örgütlere yardım ve yataklık edenlerle mücadele etmenin yanı sıra bu terör örgütlerinin mali kaynaklarına ulaşıp, büyük servet tutan bu kaynakları aktarıp, kullanabilir.

2. Türkiye - Terör ve Nato - AB

Nato Güvenlik Konseyi’nin 12 Eylül 2001 tarihli kararı Washington Anlaşmasının 5. Maddesini oluşturan ‘Ortak Savunma Yükümlülüğü’ kavramını ilk kez işlevsel kılmıştır. Nato Güvenlik Konseyi Abd’ye yapılan terör saldırısını Nato’ya üye ülkelerin tümüne yapılmış, uluslar arası bir saldırı olarak kabul etmiş, diğer bir deyişle terörü uluslararasılaştırmıştır. Buna ilaveten, AB Komisyonu da hazırladığı bir öneri ile kişi ya da grupların ülke ya da ülkelere, bu ülkelerin halklarına, ekonomik, siyasal, askeri ve toplumsal yapılarına zarar vermeyi ya da yok etmeyi amaçlayan girişimleri terörist eylemler olarak tanımlamıştır.
Terörün ve terörist eylemlerin hem Nato hem de AB kapsamında böylesi yeniden ve bu denli geniş kapsamlı yorumlanışı Türkiye gibi yıllardan beri terör saldırıları ve terörist gruplarla mücadele etmeye çalışan bir devletin Nato ve AB’den bu konularda alacağı desteği artırmasını ve bu uğurda verdiği mücadeleyi güçlendirmesini sağlayacaktır.

3. Türkiye ve Orta Asya

1991 yılından bu yana bağımsız birer devlet olarak varlığını sürdüren Orta Asya Cumhuriyetleri için ılımlı müslüman model olarak sunulan Türkiye’nin önemi ABD için Orta Asya bağlamında iyice artmıştır. 1991’i takiben radikal islamın etkinliğini artırması ve siyasi bir tehlike oluşturmasından kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarından dolayı büyük endişe duyan ABD ve Rusya 11 Eylül tarihinden sonra 11 Eylül tarihinden sonra bu endişeyi daha derinden hissetmektedirler. Türkiye bu iki gücün belirtilen kaygısını kendi laik ve seküler kimliğini vurgulayarak Orta Asya’da etkinliğini yeniden tesis edebilir.

4. Türkiye ve Enerji Koridoru

Afganistan üzerinden geçirilmesi alternatifler arasında bulunan Orta Asya – Kafkasya enerji koridoru projesinin gerçekleşmesinde güvenliğin önemi 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren bir kez daha ve daha kuvvetli bir biçimde telaffuz edilmeye başlanacaktır. Hal böyleyken Baku-Ceyhan enerji koridoru daha güvenli bulunmaya başlanacaktır. Türkiye bu durumdan yararlanarak bu proje için siyasi ve ekonomik destek sağlamanın yollarını aramalı ve sıklıkla ‘güvenlik faktörü’ kavramının önemini vurgulamalıdır.

5. Türkiye – Suriye ve İran

Gelişen olaylar, Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği terörizme yataklık eden ve PKK, Hizbullah terörüne çeşitli yöntemlerle destek veren Suriye ve İran gibi ülkeler ABD’nin terörizme karşı aldığı kararlı tavır karşısında politikalarını yeniden gözden geçirmek durumunda kalacaklardır. İşte böylesi bir değişiklik bu iki ülke karşısında Türkiye’nin hareket alanını genişletirken İran ve Suriye’nin teröre destek verme konusunda daha temkinli davranmasını gerektirecektir.

6. Türkiye - Orta Doğu ve Yahudi Lobisi

11 Eylül sonrasında İsrail – Filistin çatışmasına müdahale eden ilk ülke olması ve iki liderin görüşmesinde rol oynaması Türkiye’nin hem kendi bölgesinde etkinliğini artırmasını hem de ABD’deki Yahudi Lobisi’nin bakışını pekiştirmesini sağlayacaktır.

7. Türkiye ve AGSP

Türkiye’nin global teröre karşı mücadelede İslam dünyası içinde ve de özellikle kendi bölgesinde ifade ettiği önemi ve gücü iyi kullanarak teröre karşı tavır alan AB bünyesinde de sergileyeceği rolü iyi izah aetmelidir.Bu sayede AB tam üyesi olmaksızın AGSP’na dahil edilebilir ve AB’nin güvenlik ve savunma politikalarını uygulama aşamasında söz sahibi olabilir. Böylesi bir gelişme neticesinde Türkiye hem Nato hem de AB vasıtası ile ulusal güvenliğini pekiştirme şansını elde edebilir.

8. Türkiye - Uluslar arası Para Fonu ve Dünya Bankası

ABD’nin özellikle bu olaydan sonra laik, seküler ve demokratik yapısıyla Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya devletleri içinde üstleneceği rolün karşılığında Türk ekonomisinin iyileştirilmesi hususunda Türk bürokratlarının beklentilerini daha cömertçe karşılaması kuvvetle muhtemeldir. Bu durumda, Uluslar arası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın kredi verme ve borç erteleme gibi hususlarda Türkiye leyhine kararları daha sıklıkla vermesi söz konusu olacaktır.



Olumsuz Senaryolar

1. Türkiye – AKKA ve Kafkasya

Moskova Hükümeti’nin Taliban’a karşı mücadelesinde ABD’ne işbirliği önermekle kalmayıp, hava sahasını açması ve istihbarat kaynaklarını bu ülke ile paylaşması ABD ve Nato’nun Rusya aleyhine tavır almalarını engelleyecektir. Bu durumda 1999 yılında imzalanan ikinci AKKA uyarınca Rusya’nın Gürcistan’daki Gudauta Üssü’nü boşaltmasını ve silah indirimi hususundaki yükümlülüklerini yerine getirmesini bir süre daha erteleme imkanını kuvvetlendirecektir. Bu ise Türkiye’nin Kafkasya’da Rus etkinliğinin artması ile yüzleşmesine ve Kafkasya politikalarını yeniden gözden geçirmesine neden olacaktır.

2. Türkiye ve Çeçenistan

ABD, Nato ve AB’nin teröre ve terörist gruplara aldığı toplu ve kesin tavıra dayanarak Rusya Federasyonu Türkiye’nin Çeçenistan meselesinde bazı grupların benimsediği politikaları ‘terörü ve teröristleri destekleyici’ olarak göstererek Türkiye’nin ‘terör karşıtı’ duruşunun göstermelik olduğunu dile getirebilir, Nato ve AB’ni etkileyebilir. Bu türden bir Rus girişimi Türkiye’nin Nato’da tek müslüman üye olma konumunu zedeleyebilir ve AB’ne tam üye olma çabalarının olumlu sonuçlanmasını engelleyebilir.


3. Türkiye ve Demokratikleşemeyen Orta Asya

ABD’nin kendi ulusal çıkarları açısından gayet önemli gördüğü Orta Asya bölgesinde Taliban – İran etkisini ve İslami köktendinciliği ortadan kaldırmak amacı ile uygulayacağı olası politikalar ve Orta Asya Cumhuriyetleri liderlerine bu uğurda mücadele edebilmeleri için vereceği siyasal ve ekonomik destek hali hazırda gayet otoriter ve totaliter politikalar benimsemiş olan Orta Asya hükümetlerini demokrasiden iyiden iyiye uzaklaştırarak bölgeyi tekrar bir kapalı kutu şekline dönüştürebilir. Bu durum ise 1991’den bu yana bölgeye ilişkin politikalarını uygulamada oldukça yetersiz kalan Türkiye için ciddi bir engel oluşturabilir.

4. Türkiye ve Kuzey Irak

Afganistan’a başlatılan saldırıda Türk hükümetini ve Türk dış politikası ile ilgilenenleri en çok düşündüren ve bir o kadar da huzursuz eden ABD’nin bu operasyonu Afganistan ile sınırlı tutmayacağı, terörü bir politika olarak benimsemiş ya da Birleşik Devletlerin siyasi ve ekonomik gücüne umarsızca kafa tutan bazı Orta Doğu ülkelerine de yayacağı endişesidir. Operasyonun ikinci ayağını oluşturması kuvvetle muhtemel ülke Irak’tır. ABD’nin Irak’a saldırması, bu ülkede mevcut rejimin yıkılarak Amerika tarafından uygun görülen birinin başa geçmesi Türkiye’nin Irak politikasını direkt olarak etkileyecektir. Saddam rejiminin yıkılmasını takiben Kuzey Irak’ta ortaya çıkacak güç boşluğu Türkiye’nin Güneydoğusu’nu tehdit edecektir. Türk hükümetinin Körfez Savaşı esnasında ve sonrasında üzerinde önemle durduğu ‘Kuzey Irak’ta olası bir otorite boşluğu’ meselesi derilemesine analiz edildiğinde, 7 Ekim’i takiben yaşanan süreçte ortaya çıkabilecek bu türden bir gelişme Türkiye’nin gayet aleyhine olacaktır.

5. Türkiye ve ABD – Rusya – İran Stratejik İşbirliği

ABD’nin Rusya ve İran ile başlattığı işbirliğini geliştirmesi ve terörü kurutmak için bu iki ülke ile stratejik ortaklığa girişmesi durumunda Türkiye hem Orta Doğu’da hem de Orta Asya’da pek de olumlu olmayan yeni dengelerle karşı karşıya kalacaktır. Bu durumda, Rusya İran vasıtası ile Orta Doğu’da İran ise Rusya’dan alacağı destek ile Orta Asya’da daha etkin bir konuma yükselecek, ABD kendi çıkarları adına bu işbirliğine müdahale etmeyecek ve Türkiye de hem Orta Doğu hem de Orta Asya’da gözle görünür bir önem kaybına uğrayacaktır.


Adı üstünde tüm bunlar senaryo. Neden - Sonuç ilişkisi bağlamında tarihsel süreç içinde gelişen olayları kronolojik bir sıraya göre aktarıp, yorumlamak gibi geleneksel bir tarzın dışına çıkıp en düşünülemeyeni düşünmek, bu en düşünülemeyene ilişkin spekülasyonlarda bulunmak, uçuk fikirler ortaya koymak kimi çevrelerce bilimsellikten gayet uzak bir farklı olma telaşı olarak anlamlandırılsa da senaryolar gelecekte ortaya çıkabilecek sorunlarla mücadele etmenin, karmaşıklığı en aza indirgemenin pek de akılsızca olmayan




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder