27 Ağustos 2007 Pazartesi

Avrasya Ekonomileri

Jeopolitik Hakemli Dergi, Yıl 4, Sayı 17, Haziran 2005

Dr. Gamze Güngörmüş Kona

GÜNÜMÜZ AVRASYA EKONOMİLERİNE STRATEJİK BAKIŞ
Avrasya; Orta Asya, Kafkasya, Karadeniz, Balkanlar ve Akdeniz'ikapsayan geniş bir coğrafyayı temsil etmektedir. Bununla birlikte,Avrasya coğrafyasının sınırlarının tam olarak ne olduğunun halatartışıldığını da ifade etmek gerekir. Tarih boyunca bu bölgenin sahipolduğu ayrıcalıklar, stratejik konumu, ekonomik potansiyeli ve mevcutkaynakları bölgeyi dünyanın jeopolitik ekseni haline getirmiştir. Çoğuzaman Hem Doğu'nun hem de Batı'nın potansiyel tehlike olarak gördüğüve bu anlamda ortak kaderi paylaşan Rusya ve Türkiye bölgenin enönemli aktörleridir. Her iki ülkede bu bölgede ayrıcalıklı stratejiköneme sahip kilit ülke konumundadır. Rusya için Avrasya coğrafiolmanın dışında ideolojik bir kavramdır. Rusya bölgedeki etkin gücünüher zaman muhafaza etmek amacındadır. Türkiye ise, Avrupa ve Asya'dabir bağlantı noktası olmanın yanında Karadeniz'de istikrarısağlamakta, Rusya ve Kafkaslarda denge unsuru oluşturmakta, Akdeniz'egeçişi elinde bulundurmakta ve bütün bunların ötesinde bölgededemokratik yönetimi ve liberal ekonomisi ile bir modeloluşturmaktadır. Türkiye'nin AB'ne yakınlığı ve güvenlik sağlama vekoruma gücüne sahip olması da bölgedeki özel konumunu belirleyen önemifaktörlerdendir. Türkiye bu anlamda geliştireceği stratejilerle tümAvrasya bölgesinde istikrarı sağlayacak, güvenlik risklerini azaltacak
yönetim birikimine ve potansiyeline sahiptir. Sosyalist sistemdensonra liberal sisteme geçişte, "geçiş ekonomileri" olarak adlandırılanve piyasa mekanizmasına uyum sağlamaya çalışan bölge ülkeleri içinTürkiye serbest piyasa ekonomisini uygulayan bir model olmuştur. Hemgeçiş sürecinin başarısında, hem de ikili ilişkileringeliştirilmesinde Türkiye tarafından verilen desteklerin veişbirliğinin olumlu sonuçları açık bir şekilde görülmüştür.Özel bir konuma sahip olan bu bölgeyi Doğu\'nun ve Batı\'nın tarihboyunca önemsemesinin en önemli nedenlerinden birisi zengin enerji vepetrol kaynaklarının bulunmasıdır. Sovyetler Birliği\'nin yıkılmasıylaYeni Dünya Düzeni\'nin ilan edildiği doksanlı yıllarda, dünyada enerjive petrol kaynaklarının el değiştirmesi ve yeniden paylaşım mücadelesiyaşanmıştır. Bunun gerçekleştiği alan Avrasya bölgesidir. Yeni dünyadüzeni ve yeni coğrafya yeni hedeflerin belirlenmesini de zorunlukılmıştır. Türkiye burada mevcut petrol ve doğal gazın uluslararasıpazarlara ulaşması ve diğer ticari ilişkiler açısından Avrasyaülkelerinin Orta Doğu, Afrika ve Avrupa ile bağlarını sağlayanekonomik köprüsü görevini üstlenmektedir. Türkiye\'nin hem Avrupa, hemde Asya ile kültürel, tarihi ve ekonomik bağları olan bir ülke olarakbu gelişmeler karşısında yeni hedefler belirleyerek stratejileroluşturması kaçınılmazdır. Bu anlamda Türkiye\'nin çift kültürlü vekimlikli olma özelliği ve avantajı iyi değerlendirilmelidir.Malların, hizmetlerin, sermayenin ve bilginin serbest dolaşımınınsözkonusu olduğu yeni dünya düzeninde küreselleşme denilen olgu dünyaticaretindeki ilişkilerin ve rekabetin anlamını ve boyutlarınıdeğiştirmiştir. Küreselleşmeyi ortaya çıkaran ve belirleyen artıkülkelerin politikaları değil uluslararası firmalardır. Mallar vehizmetler ile sermayenin, sınırları aşarak dolaşımı yeni ekonominin",1]
);
//-->
ve işbirliği ile oluşacak ekonomik gücü yönetebilecek liderlik veyönetim birikimine ve potansiyeline sahiptir. Sosyalist sistemdensonra liberal sisteme geçişte, "geçiş ekonomileri" olarak adlandırılanve piyasa mekanizmasına uyum sağlamaya çalışan bölge ülkeleri içinTürkiye serbest piyasa ekonomisini uygulayan bir model olmuştur. Hemgeçiş sürecinin başarısında, hem de ikili ilişkileringeliştirilmesinde Türkiye tarafından verilen desteklerin veişbirliğinin olumlu sonuçları açık bir şekilde görülmüştür.Özel bir konuma sahip olan bu bölgeyi Doğu'nun ve Batı'nın tarihboyunca önemsemesinin en önemli nedenlerinden birisi zengin enerji vepetrol kaynaklarının bulunmasıdır. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıylaYeni Dünya Düzeni'nin ilan edildiği doksanlı yıllarda, dünyada enerjive petrol kaynaklarının el değiştirmesi ve yeniden paylaşım mücadelesiyaşanmıştır. Bunun gerçekleştiği alan Avrasya bölgesidir. Yeni dünyadüzeni ve yeni coğrafya yeni hedeflerin belirlenmesini de zorunlukılmıştır. Türkiye burada mevcut petrol ve doğal gazın uluslararasıpazarlara ulaşması ve diğer ticari ilişkiler açısından Avrasyaülkelerinin Orta Doğu, Afrika ve Avrupa ile bağlarını sağlayanekonomik köprüsü görevini üstlenmektedir. Türkiye'nin hem Avrupa, hemde Asya ile kültürel, tarihi ve ekonomik bağları olan bir ülke olarakbu gelişmeler karşısında yeni hedefler belirleyerek stratejileroluşturması kaçınılmazdır. Bu anlamda Türkiye'nin çift kültürlü vekimlikli olma özelliği ve avantajı iyi değerlendirilmelidir.Malların, hizmetlerin, sermayenin ve bilginin serbest dolaşımınınsözkonusu olduğu yeni dünya düzeninde küreselleşme denilen olgu dünyaticaretindeki ilişkilerin ve rekabetin anlamını ve boyutlarınıdeğiştirmiştir. Küreselleşmeyi ortaya çıkaran ve belirleyen artıkülkelerin politikaları değil uluslararası firmalardır. Mallar vehizmetler ile sermayenin, sınırları aşarak dolaşımı yeni ekonominin
dünya coğrafyasına yayılmaktadır. Bu durum ülkelerin globalleşmeyeuyumunun yanında firmaların uluslararasılaşmasını ve bu gelişime uyumsağlamasını gerekli kılmaktadır. Artık ülke politikaları sadecefirmalar için politik ve hukuki altyapıyı oluşturan bir fonksiyongörmekte ve ortak hedefler çerçevesinde ekonomik işbirliklerininkurumsallaşmasını belirlemektedir. Son yıllarda yaşanan krizlerinboyutlarının ülke sınırları dışına çıkması, sistemik risk etkisi ilebütün dünyaya yayılmasını hükümet politikalarının engelleyememesininnedeni de bu akımın ülkelerin kontrolleri dışına çıkmış olmasındankaynaklanmaktadır. Özellikle yabancı sermayenin el değiştirmesininkontrol edilememesi bu krizlerin en önemli sebepleri arasındagösterilmektedir. Bu düzende ülkeler rekabet güçlerini arttırmak içinküreselleşmenin getirdiği olanaklara açık olmak, fakat yaratacağısorunlara karşı da hazırlıklı ve dayanıklı olmak durumundadır. Başkabir ifade ile, global rekabet ortamının fırsatları yanısıra kayıplarıile de ülkeleri tehdit ettiği gözardı edilmemelidir.Bu anlamda, globalleşen ekonomik düzenin özellikle gelişmekte olanekonomileri hem zorlayan hem de sürükleyen bir rolü vardır.Gelişmekte olan ülkelerdeki sektörler ve uluslararası firmalar hemhızla gelişebilecekleri bir ortam bulmakta, hem de bu dünya pazarındarekabet üstünlüğü sağlamak zorunda kalmaları nedeniyle ciddi olarakbocalamaktadırlar. Avrasya ülkeleri için de durum çok farklı değildir.Bu ülkelerin en büyük avantajı sosyalist sistem sonrasında serbestpiyasa ekonomisine geçişte zengin doğal kaynaklara ve önemli birpotansiyele sahip olmalarıdır. Bu potansiyelin doğru değerlendirilmesive ülke ekonomilerinin rekabet güçlerinin arttırılması içinittifakların oluşturulması arayışları son derece doğal ve gereklidir.Bölge ülkeleri kendi iç dinamiklerinin farkında olmalı fakat",1]
);
//-->
yetirdiği olanaklarla inanılmaz bir süratle gerçekleşmekte ve tümdünya coğrafyasına yayılmaktadır. Bu durum ülkelerin globalleşmeyeuyumunun yanında firmaların uluslararasılaşmasını ve bu gelişime uyumsağlamasını gerekli kılmaktadır. Artık ülke politikaları sadecefirmalar için politik ve hukuki altyapıyı oluşturan bir fonksiyongörmekte ve ortak hedefler çerçevesinde ekonomik işbirliklerininkurumsallaşmasını belirlemektedir. Son yıllarda yaşanan krizlerinboyutlarının ülke sınırları dışına çıkması, sistemik risk etkisi ilebütün dünyaya yayılmasını hükümet politikalarının engelleyememesininnedeni de bu akımın ülkelerin kontrolleri dışına çıkmış olmasındankaynaklanmaktadır. Özellikle yabancı sermayenin el değiştirmesininkontrol edilememesi bu krizlerin en önemli sebepleri arasındagösterilmektedir. Bu düzende ülkeler rekabet güçlerini arttırmak içinküreselleşmenin getirdiği olanaklara açık olmak, fakat yaratacağısorunlara karşı da hazırlıklı ve dayanıklı olmak durumundadır. Başkabir ifade ile, global rekabet ortamının fırsatları yanısıra kayıplarıile de ülkeleri tehdit ettiği gözardı edilmemelidir.Bu anlamda, globalleşen ekonomik düzenin özellikle gelişmekte olanekonomileri hem zorlayan hem de sürükleyen bir rolü vardır.Gelişmekte olan ülkelerdeki sektörler ve uluslararası firmalar hemhızla gelişebilecekleri bir ortam bulmakta, hem de bu dünya pazarındarekabet üstünlüğü sağlamak zorunda kalmaları nedeniyle ciddi olarakbocalamaktadırlar. Avrasya ülkeleri için de durum çok farklı değildir.Bu ülkelerin en büyük avantajı sosyalist sistem sonrasında serbestpiyasa ekonomisine geçişte zengin doğal kaynaklara ve önemli birpotansiyele sahip olmalarıdır. Bu potansiyelin doğru değerlendirilmesive ülke ekonomilerinin rekabet güçlerinin arttırılması içinittifakların oluşturulması arayışları son derece doğal ve gereklidir.Bölge ülkeleri kendi iç dinamiklerinin farkında olmalı fakat
yerlerini de almalıdır. Güçlü AB ekonomisi Avrasya ve Orta Doğupazarına girerek bu bölgelerde etkinlik sağlamayı hedeflemektedir. Buhedefe ulaşmak için ise, her üç bölgenin kilit ülkesi durumundakiTürkiye stratejik önem taşımaktadır. Öte yandan, Avrupa Türk Dünyasıve Asya\'ya ulaşmada ABD\'yi bir tehlike olarak görmektedir. Bu düzendeTürkiye oluşturacağı stratejilerde çeşitli avantajlara sahip olduğukadar, karşısına alacağı bazı Orta Doğu ve Arap ülkeleri nedeniyletehditlere maruz kalacağını da hesaba katmalıdır.Bugün Avrasya ülkelerinin kendilerine soracağı soru şu olmalıdır:Dünyadaki yeni ekonomik düzende yerimiz nedir ve ne olmalıdır?Rekabet gücümüzü artırmak için ne yapmalıyız? Bu sorunun yanıtı,ülkelerin bireysel avantajları ile yeterli bir güce sahipolamayacakları, bölgesel işbirlikleri ile dünya ekonomisinde bir yeredinmek zorunda olduklarıdır. Zira yeni ekonomik düzende kendine yeredinemeyen ülkelerin rekabet açısından çok fazla şansları yoktur.Bunun varlığına baktığımızda bazı gerçeklerle yüzleşiyoruz. Avrasyaülkelerinin çok önemli ekonomik potansiyelleri ve dünya pazarlarındarekabet güçleri olmasına karşılık bireysel çabaların zayıflığı ve bukonudaki altyapının yetersizliği bu varlığın ortaya çıkarılmasınıengellemekte ve ekonomik anlamda da gerekli geri dönüşsağlanamamaktadır. Bilindiği gibi, bölgeye yönelik politikaların temelçıkarı petrol ve doğalgaz üzerine yoğunlaşmıştır. SovyetlerBirliği\'nin yıkılması sonrasında dünya enerji ve petrol kaynaklarınınpaylaşım sahnesi Avrasya olmuştur. Zira dünya petrol kaynaklarının%67\'si, doğalgazın ise %40\'ı bu bölgede bulunmaktadır. Öte yandan,ekonomileri ve siyasi politikalarının petrol ve doğalgaza odaklanmışolması bölge ülkelerinin gerçek ekonomik kimliklerinin vepotansiyellerinin ortaya çıkarılamamasına ve değerlendirilememesine",1]
);
//-->
oluşturacakları ortak ticari stratejilerle yeni ekonomik düzendeyerlerini de almalıdır. Güçlü AB ekonomisi Avrasya ve Orta Doğupazarına girerek bu bölgelerde etkinlik sağlamayı hedeflemektedir. Buhedefe ulaşmak için ise, her üç bölgenin kilit ülkesi durumundakiTürkiye stratejik önem taşımaktadır. Öte yandan, Avrupa Türk Dünyasıve Asya'ya ulaşmada ABD'yi bir tehlike olarak görmektedir. Bu düzendeTürkiye oluşturacağı stratejilerde çeşitli avantajlara sahip olduğukadar, karşısına alacağı bazı Orta Doğu ve Arap ülkeleri nedeniyletehditlere maruz kalacağını da hesaba katmalıdır.Bugün Avrasya ülkelerinin kendilerine soracağı soru şu olmalıdır:Dünyadaki yeni ekonomik düzende yerimiz nedir ve ne olmalıdır?Rekabet gücümüzü artırmak için ne yapmalıyız? Bu sorunun yanıtı,ülkelerin bireysel avantajları ile yeterli bir güce sahipolamayacakları, bölgesel işbirlikleri ile dünya ekonomisinde bir yeredinmek zorunda olduklarıdır. Zira yeni ekonomik düzende kendine yeredinemeyen ülkelerin rekabet açısından çok fazla şansları yoktur.Bunun varlığına baktığımızda bazı gerçeklerle yüzleşiyoruz. Avrasyaülkelerinin çok önemli ekonomik potansiyelleri ve dünya pazarlarındarekabet güçleri olmasına karşılık bireysel çabaların zayıflığı ve bukonudaki altyapının yetersizliği bu varlığın ortaya çıkarılmasınıengellemekte ve ekonomik anlamda da gerekli geri dönüşsağlanamamaktadır. Bilindiği gibi, bölgeye yönelik politikaların temelçıkarı petrol ve doğalgaz üzerine yoğunlaşmıştır. SovyetlerBirliği'nin yıkılması sonrasında dünya enerji ve petrol kaynaklarınınpaylaşım sahnesi Avrasya olmuştur. Zira dünya petrol kaynaklarının%67'si, doğalgazın ise %40'ı bu bölgede bulunmaktadır. Öte yandan,ekonomileri ve siyasi politikalarının petrol ve doğalgaza odaklanmışolması bölge ülkelerinin gerçek ekonomik kimliklerinin vepotansiyellerinin ortaya çıkarılamamasına ve değerlendirilememesine
Amerikan şirketleri büyük paya sahiptir.Bölge ülkelerinin henüz tam istikrara sahip olmaması, kırılganekonomik yapısı, kötü yönetilmeleri gerek içeride gerekse dışarıdaoluşan krizlere karşı da son derece savunmasız kalmalarına sebepolmaktadır. Orta Asya Cumhuriyetlerinin ekonomileri 1995 itibariyleiyileşmeye başlamıştır. Ancak bu ekonomiler 1998 Rusya ekonomikkrizinden olumsuz etkilenmiş ve bölge ülkelerinde GSMH yüzdelerinde%9\'lar düzeyinde ciddi azalışlar görülmüştür.Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından buülkelere yönelik ekonomik politikalar geliştiren ve ciddi gayretiçinde olan Türkiye zaman içerisinde bu potansiyeli, planlı vekurumsallaşan bir zeminde gerektiği gibi değerlendirememiştir.Başlangıçtan bu yana Türk Cumhuriyetleri ve diğer Avrasya ülkeleriarasında ekonomik ve ticari ilişkilerde farklı bir durum sözkonusudur. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde yatırımlar ve girişimler çok büyükağırlıkla Türk girişimcilerinden gelmiş ve altyapı ve mevzuateksikliği nedeniyle çoğu işler karşılıklı güvene dayalı ve çoğu zamanel yordamıyla yürütülmüştür. Bunun en önemli nedeni bu gençcumhuriyetlerin henüz gelişmiş bir kurumsal yapı, uygun mevzuat vemüteşebbis anlayışına sahip olmamasıdır. Şu an için amaç ekonomikilişkilerin kurumsal ve organize bir zeminde geliştirilmesi ve ileriyedönük bölgesel bir kolektif güç oluşturulması olmalıdır. Bu ülkelerkendilerini doğal enerji kayaklarının üzerinde hesapların yapıldığı veçatışmalara sürüklendiği ortamdan kurtarmalı ve olanaklarınıpotansiyellerini çok daha etkin kullanmalıdır. Avrupa ekonomik olarakrekabet için önemli bir güç iken şimdi önemli bir diğer ülke olan Çinfaktörü ortaya çıkmıştır. Artık Avrasya ülkeleri de 2005 yılındansonraki beklenen yeni düzende Çin\'le rekabete hazır olmak zorundadır.",1]
);
//-->
neden olmaktadır. Üstelik petrol ve doğalgazın üretimiyle ilgiliAmerikan şirketleri büyük paya sahiptir.Bölge ülkelerinin henüz tam istikrara sahip olmaması, kırılganekonomik yapısı, kötü yönetilmeleri gerek içeride gerekse dışarıdaoluşan krizlere karşı da son derece savunmasız kalmalarına sebepolmaktadır. Orta Asya Cumhuriyetlerinin ekonomileri 1995 itibariyleiyileşmeye başlamıştır. Ancak bu ekonomiler 1998 Rusya ekonomikkrizinden olumsuz etkilenmiş ve bölge ülkelerinde GSMH yüzdelerinde%9'lar düzeyinde ciddi azalışlar görülmüştür.Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından buülkelere yönelik ekonomik politikalar geliştiren ve ciddi gayretiçinde olan Türkiye zaman içerisinde bu potansiyeli, planlı vekurumsallaşan bir zeminde gerektiği gibi değerlendirememiştir.Başlangıçtan bu yana Türk Cumhuriyetleri ve diğer Avrasya ülkeleriarasında ekonomik ve ticari ilişkilerde farklı bir durum sözkonusudur. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde yatırımlar ve girişimler çok büyükağırlıkla Türk girişimcilerinden gelmiş ve altyapı ve mevzuateksikliği nedeniyle çoğu işler karşılıklı güvene dayalı ve çoğu zamanel yordamıyla yürütülmüştür. Bunun en önemli nedeni bu gençcumhuriyetlerin henüz gelişmiş bir kurumsal yapı, uygun mevzuat vemüteşebbis anlayışına sahip olmamasıdır. Şu an için amaç ekonomikilişkilerin kurumsal ve organize bir zeminde geliştirilmesi ve ileriyedönük bölgesel bir kolektif güç oluşturulması olmalıdır. Bu ülkelerkendilerini doğal enerji kayaklarının üzerinde hesapların yapıldığı veçatışmalara sürüklendiği ortamdan kurtarmalı ve olanaklarınıpotansiyellerini çok daha etkin kullanmalıdır. Avrupa ekonomik olarakrekabet için önemli bir güç iken şimdi önemli bir diğer ülke olan Çinfaktörü ortaya çıkmıştır. Artık Avrasya ülkeleri de 2005 yılındansonraki beklenen yeni düzende Çin'le rekabete hazır olmak zorundadır.
sağlamaları ve ardından da uluslararası alanda rekabet güçleriniartırabilmek için ortak hedefleri olan ülkelerle bir ekonomik güçoluşturmalarıdır.Türkiye jeostratejik önemi yanısıra kalifiye işgücü, zengin doğalkaynakları, teknolojiye uyumu, önemli girişimci potansiyeli, liberalekonomisi ve sahip olduğu 70 milyonluk pazarı ile bölgenin öncüsüolma görevini yerine getirecek durumdadır. Şu an bölge ülkeleri ileişbirliği açısından mevcut potaniyelin çok az bir kısmınındeğerlendirildiği açıktır. Yıllar itibariyle gelişme gözlense de Dünyaülkeleri ile rekabet edebilmek, uluslararası entegrasyonlar vebölgeselleşme süreçleri ile baş edebilmek için Avrasya ülkelerininmevcut fırsatları değerlendirerek yaratacakları sinerji ile çok dahabüyük güç kazanmaları olanaklıdır. Tüm dünyanın ilgisini çeken birbölgede temel amaç potansiyeli somut projelere, yatırımlara ve kalıcıişbirliklerine dönüştürebilmektir. Bu hem ülkelerin refahlarınınartmasına neden olacak hem de bölgede daha önemi bir stratejik güçoluşturularak diğer bölgeselleşme hareketleri ile rekabetedilebilecektir.Türkiye\'nin bölge ülkeleri ile son bir yıldaki ticaret hacmi 7 milyardolardan 9 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak iş hacminin mevcutpotansiyelin yanında son derece düşük olduğu bir gerçektir. Gelişmişülkelerde dış ticaretin yarısı komşu ülkelerle gerçekleştirilirken buoran Türkiye\'de %6-7\'yi geçmemektedir. Öte yandan, Türkiye\'dekiişletmelerin %98.5\'i KOBİ ölçeğindedir. Bu nedenle, KOBİ\'lerarasındaki işbirliği ortamının geliştirilmesine önem verilmesiülkelere ticari ve ekonomik anlamda ciddi katkı sağlayacaktır. Herşeyden önce girişimcilerin önündeki engellerin kaldırılması, KOBİ\'lereuygun finansman imkanları sağlamak, bölgedeki finans sektörünügüçlendirmek, yatırımlardaki bürokrasiyi azaltmak, bankacılık ve",1]
);
//-->
Bunun yolu öncelikle ülkelerin kendi içlerindeki ekonomik istikrarısağlamaları ve ardından da uluslararası alanda rekabet güçleriniartırabilmek için ortak hedefleri olan ülkelerle bir ekonomik güçoluşturmalarıdır.Türkiye jeostratejik önemi yanısıra kalifiye işgücü, zengin doğalkaynakları, teknolojiye uyumu, önemli girişimci potansiyeli, liberalekonomisi ve sahip olduğu 70 milyonluk pazarı ile bölgenin öncüsüolma görevini yerine getirecek durumdadır. Şu an bölge ülkeleri ileişbirliği açısından mevcut potaniyelin çok az bir kısmınındeğerlendirildiği açıktır. Yıllar itibariyle gelişme gözlense de Dünyaülkeleri ile rekabet edebilmek, uluslararası entegrasyonlar vebölgeselleşme süreçleri ile baş edebilmek için Avrasya ülkelerininmevcut fırsatları değerlendirerek yaratacakları sinerji ile çok dahabüyük güç kazanmaları olanaklıdır. Tüm dünyanın ilgisini çeken birbölgede temel amaç potansiyeli somut projelere, yatırımlara ve kalıcıişbirliklerine dönüştürebilmektir. Bu hem ülkelerin refahlarınınartmasına neden olacak hem de bölgede daha önemi bir stratejik güçoluşturularak diğer bölgeselleşme hareketleri ile rekabetedilebilecektir.Türkiye'nin bölge ülkeleri ile son bir yıldaki ticaret hacmi 7 milyardolardan 9 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak iş hacminin mevcutpotansiyelin yanında son derece düşük olduğu bir gerçektir. Gelişmişülkelerde dış ticaretin yarısı komşu ülkelerle gerçekleştirilirken buoran Türkiye'de %6-7'yi geçmemektedir. Öte yandan, Türkiye'dekiişletmelerin %98.5'i KOBİ ölçeğindedir. Bu nedenle, KOBİ'lerarasındaki işbirliği ortamının geliştirilmesine önem verilmesiülkelere ticari ve ekonomik anlamda ciddi katkı sağlayacaktır. Herşeyden önce girişimcilerin önündeki engellerin kaldırılması, KOBİ'lereuygun finansman imkanları sağlamak, bölgedeki finans sektörünügüçlendirmek, yatırımlardaki bürokrasiyi azaltmak, bankacılık ve
kolaylaştırmak için uygun düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.Ticaret hacminin artırılması ve çeşitlendirilmesinin ortak yatırımçabalarlıyla güçlendirilmesi gerekir. Türkiye bu süreçte Avrasyaülkeleri yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik mevzuat,bankacılık, ulaştırma ve diğer hizmet sektörlerinde işbirliği veiyileştirmeye yönelik somut adımlar atmış, işbirlikleriniarttırmıştır.Şu an sadece Türk Cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren 2000\'in üzerindeTük firması bulunmaktadır. Firma sayısı itibariyle yabancıyatırımcılar arasında ilk sırayı alan Türkiye yatırımların büyüklüğüaçısından aynı performansı gösterememiştir. 1992 yılından itibarenartarak süren ticari ilişkilerde Türkiye son dönemlerde ihracattanfazla ithalat yapar duruma gelmiştir. Türkiye\'nin TürkCumhuriyetleri\'nden daha çok hammadde ithalatı yaptığı ve buülkelere mamul maddeler ihraç ettiği görülmektedir. Ticariilişkilerin geliştirilmesi için önemli çabalar gösterilmiştir. T.C.Merkez Bankasının etkin muhabirlik ağları ile bankacılık konusundakiyetersizlikler ve problemler zaman içinde aşılmıştır. Üye ülkelerinmenkul kıymet piyasaları arasında işbirliğini geliştirerek, bölgedekiuluslararası borsaların entegrasyonunu sağlamak amacıyla İstanbulMenkul Kıymetler Borsası öncülüğünde 1995 yılında AvrasyaBorsalar Federasyonu kurulmuştur. Türkiye, mali ve hukuki konulardaverilen sürekli danışmanlık hizmetleri, odaların ve birliklerinişbirliği çabaları, küçük sanayii ve KOBİ\'lerin geliştirilmesineyönelik destekler, sağlanan Eximbank kredileri ve ikili ticari veekonomik işbirliği anlaşmaları ile bu bölgede üzerine düşen göreviyerine getirmek için 90\'ların başından itibaren ciddi çabalar içinde",1]
);
//-->
finans piyasalarında özel sektör ihtiyaçlarının karşılanmasınıkolaylaştırmak için uygun düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.Ticaret hacminin artırılması ve çeşitlendirilmesinin ortak yatırımçabalarlıyla güçlendirilmesi gerekir. Türkiye bu süreçte Avrasyaülkeleri yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik mevzuat,bankacılık, ulaştırma ve diğer hizmet sektörlerinde işbirliği veiyileştirmeye yönelik somut adımlar atmış, işbirlikleriniarttırmıştır.Şu an sadece Türk Cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren 2000'in üzerindeTük firması bulunmaktadır. Firma sayısı itibariyle yabancıyatırımcılar arasında ilk sırayı alan Türkiye yatırımların büyüklüğüaçısından aynı performansı gösterememiştir. 1992 yılından itibarenartarak süren ticari ilişkilerde Türkiye son dönemlerde ihracattanfazla ithalat yapar duruma gelmiştir. Türkiye'nin TürkCumhuriyetleri'nden daha çok hammadde ithalatı yaptığı ve buülkelere mamul maddeler ihraç ettiği görülmektedir. Ticariilişkilerin geliştirilmesi için önemli çabalar gösterilmiştir. T.C.Merkez Bankasının etkin muhabirlik ağları ile bankacılık konusundakiyetersizlikler ve problemler zaman içinde aşılmıştır. Üye ülkelerinmenkul kıymet piyasaları arasında işbirliğini geliştirerek, bölgedekiuluslararası borsaların entegrasyonunu sağlamak amacıyla İstanbulMenkul Kıymetler Borsası öncülüğünde 1995 yılında AvrasyaBorsalar Federasyonu kurulmuştur. Türkiye, mali ve hukuki konulardaverilen sürekli danışmanlık hizmetleri, odaların ve birliklerinişbirliği çabaları, küçük sanayii ve KOBİ'lerin geliştirilmesineyönelik destekler, sağlanan Eximbank kredileri ve ikili ticari veekonomik işbirliği anlaşmaları ile bu bölgede üzerine düşen göreviyerine getirmek için 90'ların başından itibaren ciddi çabalar içinde
asıl arzulanan Avrasya ülkeleri arasında kurumsal zemine dayanan vestratejik planlaması yapılmış kalıcı bir işbirliği oluşturulmasıdır.Ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüleri, birbirini tamamlayan yönlerininve ortak hedeflerinin bulunduğu açıktır. "Avrasya Ekonomikİşbirliğinin" oluşumu, bu bölgede oluşturulacak bölgesel işbirliğininkurumsal temelini oluşturarak, gelecekte bu bölgedeki ülkelerinrekabet gücünü artıracak ve bölgenin dünya ekonomisindeki rolünübelirleyecek girişimlerin başında gelmektedir.Son dönemde buna yönelik somut bir adım olarak, Eylül 2003\'deimzalanan ve Nisan 2004 tarihinde Rusya Federasyonu, Belarus, Ukraynave Kazakistan parlamentoları tarafından onaylanan anlaşma ile BağımsızDevletler Topluluğu "Ortak Ekonomik Alan" (OEA) oluşturulmuştur. Buoluşumun ekonomik amacı, üye ülkeler arasında gümrüklerinkaldırılması, mallar, hizmetler ve sermayenin serbest dolaşımınınsağlanması olarak belirtilmiştir. Bazı kesimler tarafından bu oluşumun Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra kültürel ve ekonomikbağların tekrar kurulması ve Rusya\'nın Avrasya bölgesindekietkinliğinin arttırmasını amaçladığı ileri sürülmektedir. Bu oluşumabütün bağımsız devletler topluluğu üyesi ülkelerin de sıcak baktığıbilinmektedir. OEA\'nın AB örneğinde olduğu gibi Avrasyaentegrasyonuna doğru kademli olarak gelişmesi beklenmektedir.Bugün global anlamda ülkelerin gerçek gücü ekonomik, teknolojik,askeri ve kültürel anlamda üstünlüğe sahip olmakla ölçülmektedir.Dünya ticaretinde yaşanan büyük rekabet artık ortak hedefler içingüçlerin birleştirilmesini ve ülkeler arasında işbirliklerini dezorunlu hale getirmiştir. Dünyada son yıllarda büyük firmabirleşmeleri akımı da globalleşmenin getirdiği rekabet sonucu pazardahakim ve lider olma amacını taşımakta ve bu stratejinin de başarılı",1]
);
//-->
olmuştur. Bunların sonucunda önemli mesafe alınmıştır. Uzun vadedeasıl arzulanan Avrasya ülkeleri arasında kurumsal zemine dayanan vestratejik planlaması yapılmış kalıcı bir işbirliği oluşturulmasıdır.Ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüleri, birbirini tamamlayan yönlerininve ortak hedeflerinin bulunduğu açıktır. "Avrasya Ekonomikİşbirliğinin" oluşumu, bu bölgede oluşturulacak bölgesel işbirliğininkurumsal temelini oluşturarak, gelecekte bu bölgedeki ülkelerinrekabet gücünü artıracak ve bölgenin dünya ekonomisindeki rolünübelirleyecek girişimlerin başında gelmektedir.Son dönemde buna yönelik somut bir adım olarak, Eylül 2003'deimzalanan ve Nisan 2004 tarihinde Rusya Federasyonu, Belarus, Ukraynave Kazakistan parlamentoları tarafından onaylanan anlaşma ile BağımsızDevletler Topluluğu "Ortak Ekonomik Alan" (OEA) oluşturulmuştur. Buoluşumun ekonomik amacı, üye ülkeler arasında gümrüklerinkaldırılması, mallar, hizmetler ve sermayenin serbest dolaşımınınsağlanması olarak belirtilmiştir. Bazı kesimler tarafından bu oluşumun Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra kültürel ve ekonomikbağların tekrar kurulması ve Rusya'nın Avrasya bölgesindekietkinliğinin arttırmasını amaçladığı ileri sürülmektedir. Bu oluşumabütün bağımsız devletler topluluğu üyesi ülkelerin de sıcak baktığıbilinmektedir. OEA'nın AB örneğinde olduğu gibi Avrasyaentegrasyonuna doğru kademli olarak gelişmesi beklenmektedir.Bugün global anlamda ülkelerin gerçek gücü ekonomik, teknolojik,askeri ve kültürel anlamda üstünlüğe sahip olmakla ölçülmektedir.Dünya ticaretinde yaşanan büyük rekabet artık ortak hedefler içingüçlerin birleştirilmesini ve ülkeler arasında işbirliklerini dezorunlu hale getirmiştir. Dünyada son yıllarda büyük firmabirleşmeleri akımı da globalleşmenin getirdiği rekabet sonucu pazardahakim ve lider olma amacını taşımakta ve bu stratejinin de başarılı
Zira, ülkeler arasında mevcut fırsatları değerlendirmek için ülkelerinkendi aralarında daha yakın ve kalıcı işbirlikleri oluşturma çabasıiçinde olmaları kaçınılmaz olduğu gibi, birbirlerini daha yakından vehızla yeniden keşfetmeleri için daha fazla zaman kaybetmemek durumundaoldukları da açıktır. Uluslararası alanda ülkelerin gücünün ekonomisiile ölçüldüğü günümüzde ilişkilerde artık ekonomi siyasetin önünegeçmiştir. Aynı bölgede yer alan, aynı hedeflere yönelmiş olan ve aynıkaderi paylaşan ülkeler işbirliği içerisinde daha büyük bir ekonomikgüç haline geleceklerdir. Üstelik Bölge ülkeleri arasında kurulacakkurumsal işbirliğinin sadece ekonomik değil aynı zamanda stratejikolarak da büyük önem taşıdığı üzerinde birleşilen görüştür. Önemliolan bu aşamalı gerçekleşecek süreci istikrarlı ve sağlam bir zemineoturtmaktır. Bunun içinde bölge ülkelerinin ideolojik ve duygusaldavranışları bir kenara bırakıp rasyonel hareket etmesigerekmektedir.",0]
);
D(["ce"]);
//-->
olduğu görülmektedir.Zira, ülkeler arasında mevcut fırsatları değerlendirmek için ülkelerinkendi aralarında daha yakın ve kalıcı işbirlikleri oluşturma çabasıiçinde olmaları kaçınılmaz olduğu gibi, birbirlerini daha yakından vehızla yeniden keşfetmeleri için daha fazla zaman kaybetmemek durumundaoldukları da açıktır. Uluslararası alanda ülkelerin gücünün ekonomisiile ölçüldüğü günümüzde ilişkilerde artık ekonomi siyasetin önünegeçmiştir. Aynı bölgede yer alan, aynı hedeflere yönelmiş olan ve aynıkaderi paylaşan ülkeler işbirliği içerisinde daha büyük bir ekonomikgüç haline geleceklerdir. Üstelik Bölge ülkeleri arasında kurulacakkurumsal işbirliğinin sadece ekonomik değil aynı zamanda stratejikolarak da büyük önem taşıdığı üzerinde birleşilen görüştür. Önemliolan bu aşamalı gerçekleşecek süreci istikrarlı ve sağlam bir zemineoturtmaktır. Bunun içinde bölge ülkelerinin ideolojik ve duygusaldavranışları bir kenara bırakıp rasyonel hareket etmesigerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder